İngilizce öğrenmeye başlamadan önce zihnimize, farkında olmadan koyduğumuz bir engel var. Eğer bunu fark etmezsek, aylarca hatta yıllarca çabalasak da istediğimiz seviyeye ulaşamayabiliriz!
Eğer siz de İngilizce öğrenirken zorlanıyorsanız, yeni bilgileri alıp unutuyor ve sürekli başa dönüyormuş gibi hissediyorsanız, yalnız değilsiniz. Bunun sebebi sizin yeteneksiz olmanız değil, yanlış bir zihniyetle başlamış olmanız. Bugün bu zihniyetin ne olduğunu ve onu nasıl değiştirebileceğimizi konuşacağız!
Mindset: İngilizce Öğrenmenin Anahtarı
İngilizce öğrenme sürecine başlamadan önce benimsememiz gereken çok önemli bir mindset (zihniyet) var.
Mindset, Türkçe’de “zihniyet” veya “bakış açısı” olarak ifade edilebilir. Bir kişinin olaylara, durumlara veya kendisine dair sahip olduğu düşünce tarzı, tutum ve inançlar bütünüdür. Mindset, bir kişinin dünyayı nasıl algıladığını ve bu algıya göre nasıl davrandığını belirler.
Ben buna basit bir şekilde zihnimize taktığımız bilinçli bir filtre diyorum.
Bilinçli diyorum, çünkü farkında olmadığımız, taşıdığımız birtakım kültürel, toplumsal filtrelerimiz, önyargılarımız mevcut. Onları tabii ki yıkmak, onarmak farklı bir alan konusudur. Benim burada az önce ifade ettiğim gibi bilinçli yeni bir filtre takmaktan bahsediyorum.
Peki, İngilizce öğrenmeyle zihniyetin ne alakası var? İşte burada olayın en kritik noktasına geliyoruz. Eğer bunu anlamazsanız, yıllarca aynı hataları yapmaya devam edebilirsiniz.
Sabit Zihniyet vs. Büyüyen Zihniyet
Carol Dweck’in güzel bir kitabı var: Mindset.
Bu kitapta ana iki zihniyetten bahsediyor: Sabit Zihniyet ve Büyüyen Zihniyet. Aradaki temel fark şöyle:
• Sabit zihniyete sahip olanlar: Risk almayı sevmez ve yeni şeylere kapalıdır.
• Büyüyen zihniyete sahip olanlar: Öğrenmeye, yeni şeylere ve risk almaya açık kişilerdir.
Burada asıl önemli bir noktaya geliyorum:
Büyüyen zihniyete sahip olan insanların hata kavramına olan bakış açıları, bizim eğitim sürecinde ihtiyaç duyduğumuz bir bakış açısıdır. Yani hatayı bir merdiven olarak görmek ve ona olumsuz kavramdan ziyade olumlu bir anlam atfetmek.
Aslında gerçeği de bu… ama dünyadaki eğitim sistemi hatayı kırmızı kalemle gösterip, doğruları götüren bir şey gibi beynimize enjekte edince, bizde yan etki olarak mükemmeliyetçiliği aşırılığa kaçırdı ve sonuç olarak yeni şeyleri çok zor öğrenen bireylere dönüştük. Çünkü yeni şeyleri öğrenirken hata yapacağız, ee? Strese gireceğiz, moralimiz bozulacak. “Ee boşver, ne gerek var” diyoruz ve bırakıyoruz.
Çözüm: Iteration Cycle Mindset (Tekrar Döngüsü Mindset)
“Birçok kişi bu hataları düzeltemediği için öğrenmeyi bırakıyor. İşte burada çoğu kişinin bilmediği bir teknik devreye giriyor: Iteration Cycle Mindset. Bu teknikle hatalarınız size zarar vermek yerine gelişiminizin motoru olacak.”
Peki ne demek Iteration Cycle Mindset — Tekrar Döngüsü veya İyileştirme Döngüsü?
Bunu İngilizce öğrenme bağlamında anlatayım:
Eğitime yeni başlıyoruz. Yeni bir konu öğreniyoruz.
Daha sonra bu konu ile ilgili pekiştirme adına bir pratik çalışması yapıyoruz. Bu test çözme olabilir veya cümle kurma olabilir.
Sonra peki ne oluyor? Az önce çözdüğümüz test veya kurduğumuz cümlelerimizle ilgili hata yapıyoruz.
Sonra bu hatalarımızla ilgili geribildirim alıyoruz ve burada aslında bir yol ayrımına giriyoruz:
Eğer biz bu hataları olumsuz olarak algılarsak, hatalarımızla ilgili birkaç geribildirim aldıktan sonra moralimiz bozulur, “ben yapamıyorum” diyeceğiz ve İngilizce süreci muhtemelen burada bitecek veya uzun vadede pek dönmek istemediğiniz bir şey olacak.
Ya da her geribildirimi bir ders olarak görüp, hatalarımızı iyileştirme olarak görürsek, o zaman güncellenmiş haliyle tekrar bu iyileştirme döngüsüne giriyoruz ve her yaptığımız hata aslında bizim güncellenmemiz için bir fırsat oluyor.
Bir Yıl Sonra %1’lik Gelişim
James Clear, Atomik Alışkanlıklar kitabında muhteşem bir bileşik büyüme prensibinden bahsediyor. Diyor ki:
“Günlük %1’lik gelişim, yıl sonunda bizi başlangıç noktamıza göre yaklaşık 38 kat daha iyi bir seviyeye taşır.”
Çok motive edici değil mi? Şimdi tabii gerçek hayatta biz bu %1 kısmını ölçemeyiz, ama şöyle diyebiliriz: Her gün bir şeyi biraz daha iyi yaptığımız takdirde, yılın sonunda bizi şaşırtacak bir seviyeye gelebiliriz.
Peki bu %1’lik iyileştirmeyi biz nasıl yapabiliriz? Hata yaparak, geribildirim alarak ve bu geribildirimden ders çıkararak, güncellenerek ve bu döngüye tekrar girerek. Yani ne kadar çok hata, o kadar çok geribildirim ve o kadar hızlı gelişim.
Hatalardan Kaçınmak Mı? Yoksa Hataları Kucaklamak Mı?
Peki, öğrenme sürecinde hatalardan kaçındığımızı düşünelim. Bu durumda ne oluyor?
Tekrar döngüsünden hata adımını çıkardığımızı varsayalım; hata yok, o yüzden geribildirim yok ve James Clear’ın gösterdiği şöyle bir sonuca varıyoruz: Her gün hatalardan çekinerek %0 bir gelişim ile devam ettiğimiz takdirde yılın sonunda aynı birimde kalıyoruz… ee yıllardır bunu yaşamıyor muyuz?
Son Söz: Hatalar ve Geri Bildirim ile Öğrenme
Son önemli bir şey daha: Defter kalem kullanıyorsanız tükenmez kalem kullanın, hata yaptığınız zaman üzerine çizin ve doğrusunu yazın.
Kurşun kalem kullanarak hataları silgiyle silip, temiz bir sayfaya alıştırmayın kendinizi. Temiz, pırıl pırıl sayfada hatalar gözükmez ve bizi mükemmeliyetçiliğe sevk eder. Öğrenme sürecinde buna ihtiyacımız yok. Hatalarımız önümüzde olsun, görelim, ders çıkaralım ve sonraki iyileştirme döngüsüne bilinçli bir şekilde girelim.
Bence aşırı mükemmeliyetçi olma sebeplerinden bir tanesi okul yıllarında hem kurşun kalem kullanmamız ve hatalarımızı hep silmemiz, hem de defteri pırıl pırıl yapmamız. Sadece teori. Siz ne düşünüyorsunuz, merak ediyorum.
Bol hatalı, bol geribildirimli bir öğrenme sürecini diliyorum!