Dün arkadaşımla sohbet esnasında iş yerine aldığı yeni asistanıyla ilgili aramızda şöyle bir diyalog geçti:
- “She is doing things automatically, no switching on, no involving in the process”. Yani, işleri otomatik bir şekilde yaptığını ve sürece aktif bir şekilde dahil olmadığını söyledi.
- “Peki bu bağlamda Sürece dahil olmak’tan kastın ne?” diye sordum kendisine.
- “Rutin bir işi yaparken yoluna gitmeyen ufak şeyleri bile fark etmek. Yani iş esnasında düşüncelerine dalıp gitmemek, hislerine tercüman olabilmek.”
- “Hislerine tercüman olabilmek ne demek peki?”
- “Rutin ve otomatik bir işi yaparken ufak bir olumsuzluğu hissettiğin an orada durmak. Çünkü bunu bedenen hissediyorsun, bedenin sinyal gönderiyor ama sen onu görmezden geliyorsun ve devam ediyorsun. Konuyla ilgili uyarı aldığın zaman ise “Ya aslında bir şeyler yoluna gitmediğini de hissettim ama…” şeklinde cevap veriyorsun.”
Konu ilgimi çok çekti ve düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.
Burada aslında birkaç kırılım var:
Integrity of Feelings and Actions (Duygu-Aksiyon bütünlüğü)
Focus (Odak)
Be in the moment (Anda olmak)
Bu konuların uzmanı değilim, ama tecrübelerime, yaptıklarıma ve okuduklarıma dayanarak kullandığım yöntemleri paylaşmak istiyorum.
Duygu-Aksiyon Bütünlüğü
Yuval Noah Harrari’nin bir röportajında şöyle cümleleri hatırlıyorum: “Biz kendimizi Coca Cola, Apple, Facebook, Google bizi tanıdığı kadar onda birini bile tanımıyoruz. Kendi kendimizle olan bağımız çok zayıf”.
Duygu + Aksiyon bütünlüğü kolay sağlanacak bir şey değildir. Ama mümkün olmayan bir şey de değildir.
Bu konunda örnek aldığım tüm isimler bu bütünlüğü yazarak geliştirmeye çalışıyorlar:
Hepsinin mutlaka “Sabah Sayfaları” ritüeli var. Yani sabah kalkar kalkmaz ilk 2 saat boyunca telefona bakmamak ve sabahları kalemi bırakmadan en az 2 sayfa boyunca aklına gelen her şeyi yazmak. Bu yöntem sınırlı olan bilinç üstümüzü boşaltmaya, ve sınırsız olan bilinçaltımızı devreye almaya işe yarayan bir çalışmadır.
Hislerimizi farketmek ve tanımak önemli. Ve mümkünse bunu yazarak yapmak. Ne hissediyorum, tam olarak hissim hangi bölgede meydana geldi? Karın, boğaz, göğüs…. Tam olarak ne hissettim? Nefret, korku, utanma… Betimledikçe duygularımızı daha net görmeye başlıyoruz.
Bu konunda “Emotional Intelligence” Duygusal Zeka ile ilgili kitap önerim:
Emotional Intelligence: Why It Can Matter More Than IQ - Daniel Goleman (Türkçesi var)
Odak
Centralized - Tek noktalı odak
Diffused - Dağıtılmış odak (Default Mode Network)
Bu iki odak modu dengeli olması gerekiyor. Bir işe odaklı bir şekilde çalıştıktan sonra odağımızı dağıtabilmek (efor gerektiriyor) önemli. Bu konuda prof. Dr. Sinan Canan şöyle diyor:
Durduğumuz, dalıp gittiğimiz zaman beyin özel bir mod’a giriyor. Aklımıza yeni fikirler geldiği yer genelde duş, tuvalet veya otobüsü beklerken oluyor. Neden? Çünkü beyin bu mod’ta (Diffused) bir tık daha fazla çalışıyor. Bir çok farklı beyin bölgesi bir anda çalışmaya başlıyor. Beyin arşiv taramasına ve derleyip, toplamasına giriyor. Bu süreçte farklı fikirlerin arasında bağlar oluşuyor ve beyin yeni fikirleri üretiyor. O yüzden durmak çok önemli. Bunu sadece bilim söylemiyor. Tarihe baktığımız zaman Azizlerin, Velilerin, Büyük Düşünürlerin yeni fikirleri ve buluşları mağaraya, halvete, yalnızlığa çekildikleri zaman ortaya çıkıyordu.”
Şahsen bunu yanıma sadece defter kalemimi alarak ve dışarı yürüyüşe çıkarak yapmaya çalışıyorum. Ofisten çıkamıyorsam, sandalyemi boş duvara çevirip, 10-15 dk duvara bakıyorum bakıyorum.
Bu bağlamda Barbara Oakley “The Mind of Numbers” kitabında bu konuyu şöyle toparlıyor:
Derin odak ile (yazarak) düşünmek veya yeni bilgileri öğrenmek
Dağınık odak ile düşündüklerini, öğrendiklerini var olan eski bilgilerinle bağlantı kurmak
Sağlıklı beyin temizliği ve yeni bağlantıların sağlamlığı için uykuya önem vermek
Anda Olmak
Birkaç sene önce dinlediğim bir podcast’ten not aldığım ve uyguladığım bir yöntemi paylaşmak istiyorum. Günün herhangi bir saatinde (günlük 2-3 yapmaya çalışıyorum) kolumdaki saatime bakıp, saniye ibresini 1 dakika boyunca takip ediyorum ve kendi kendime şunları soruyorum:
Neredeyim?
Ne yapacaktım?
Şu an ne yapıyorum?
Zaman ile, an ile ilgili küçük de olsa bir farkındalık yaratıyor. Günün yoğun akışı esnasında kuş bakışı bir perspektif oluşturuyor.
Yazmak + Duyguları betimleyebilmek + Durmak + Anı fark etmek. Sanırım bunlar kendimizi tanıma ve “Duygu-Aksiyon” bütünlüğünü sağlama adına yeterli olan çalışmalar. Büyük şirketler bizi tanıdığı kadar kendimizi tanımak, neye nasıl tepki verdiğimizi veya ver(e)mediğimizi anlamak, hem hayatı kolaylaştırıyor, hem de farkındalık piksellerini arttırıyor.
Kullandığınız benzer veya farklı bir yöntem varsa yoruma paylaşabilirsiniz
İnsan girdiği işte kısa bir zaman diliminde kendisinin en iyi versiyonunda olamaz. Bir kişi birisini işe aldığı zaman onu kendi kapasitesine göre değerlendirirse bu yanlış olur. İşe alınan kişiye yaptığı işte olgunlaşana kadar zaman tanımak lazım. Dün işe aldım, bugün o kişiden benim kadar her konuda yetkin olmasını bekliyorum. Bu hatalıdır. Öncelikle işe alınan arkadaşımıza yeterince donanımlı hale gelmesi için yardımcı olmak lazım. Eleştirmek kolay, yardımcı olmak zordur. Rüstem Temriyev'e okuduğu, düşündüğü, çaba sarfettiği, aşmaya çalıştığı her konu ile ilgili olarak paylaşımlarda bulunduğu için teşekkür ederiz.
50 yaşıma kadar bir sonraki anda, 60 yaşım sonrası nihayet anda kalarak yaşamaya başladım. Neden mi; unutkanlık problemim olmuşdu. Öylesine bir sonraki anı düşünüyordum ki, içinde bulunduğum an ile ilgili -şeyi- unutuyordum...