“I have rivers but no water; forests but no trees; cities but no buildings. What am I?”
Amerikalı bir blog yazarı Mark Bessoudo Çin’de bir garson tarafından kendisine sorulan bu bilmeceyi anlatıyor blog yazısınıda. “Nehirlerim var, ama suyum yok; Ormanlarım var ama ağaç yok; şehirlerim var ama bina yok. Neyim ben?” — Harita.
1931’de New Orleans, Louisiana’da Polonya asıllı Amerikalı matematikçi ve düşünür Alfred Korzybski “The map is not the territory” yani “Harita Bölgenin Kendisi Değildir” konseptini tanıttı ve popüler haline getirdi.
Bu fikri 2 farklı yönden incelemeye çalışacağım:
Algı ve gerçeklik metaforu.
Eğitim bağlamında Harita.
Algı ve Gerçeklik
Yeni bir restorana gitmek istediğimi ve bulunduğum konumdan restorana kadar olan rotayı belirleyip, konuma ulaştığımı düşünelim. Yol boyunca gördüğüm evleri, bulutları, bahçelerden gelen çiçek kokuları, yolda bana selam veren insanları harita bana göstermez. Çünkü harita, o bölgenin kat kat ufaltılmış, iki boyutlu primitif halidir. Harita bölgenin kendisi değildir.
Dünyayı kendi haritalarıma göre algılarım. Mutlak gerçeğe yakın haritalar olabileceği gibi gerçekliğin çok çarptırılmış haritaları da olabilir. Dünya, olduğu gibidir ama ben dünyayı kendi gözlüklerim kadar algılarım. Bazen 2, bazen 3 boyutlu.
Haritamda bulunan objeleri doğru bir şekilde algılayabilmem, gerçeğe yaklaşabilmem için, farklı koordinatlardan bakıp, 3 boyutlu modelini görmem çok önemli. Kendimi yetersiz hissetmek ve yeni fikirlere ve bilgilere açık olmak haritalarımı veya hartalarımda bulunan belli objeleri güncellememe yardımcı oluyor. Bu bağlamda Steve Jobs’ın sözü çok manidar “Stay Hungry, Stay Foolish” — “Aç kal, Budala kal”.
Çok emin olduğum konularda da artık şöyle diyorum “Şu anki bilgilerime ve tecrübelerime dayanarak bu şekilde düşünüyorum, fakat fikrim değişebilir, güncellenebilir.”
Arabayla her gün işe gidip geliyorum. Seneler önce evime olan rotayı bir defa Zihnime “haritalandırdım”, ve o rotaya devam ediyorum. Eğer ben sadece o yolu kullanıp, evime giden yolda açılan yeni yolları, yan yolları keşfetmeseydim, bakmasaydım, güncellenmeseydim, ilk yol çalışmasında ya yanlış yola sapardım, ya da trafiğe sebep olurdum.
Haritalarım bölgelerime göre ne kadar uyumlu, bunu sürekli analiz etmek zorundayım. Bölge mutlaktır, kusurlu ve güncellenmeye ihtiyaç duyan olan haritalarım, algılarım.
Korzybski’ye göre haritaların bazı sınırları vardır:
Siz fark etmeksizin haritanız yanlış olabilir.
Bir harita, tanımı gereği bir bölgenin azaltılarak ifade edilmiş halidir. Yani, haritalar bir bölgeyi tüm ayrıntıları ile ifade etmez.
Haritalar sadece oluşturulurken değil, yorumlanırken de dikkat edilmelidir.
Haritalar her zaman güncellenmelidir. Aksi takdirde harita ve bölge arasındaki farklılıklar artmaya başlayacaktır.
Eğitim
Aldığımız eğitimlerimiz, çoğu zaman bölgelerde tecrübe edemediğimiz birer haritadır. Tecrübe etmeye fırsat bulduğumuz zaman ise o bölge çoktan güncellenmiştir ve haritamızdan çok daha farklı bir hale gelmiştir. Okullarda ve Üniversitelerde öğrendiğimiz bilgilerimizin gerçek hayatta ne kadar uygulanabilir durumda?
Tabi bazı konularda sunulan senelerce uygulanan mutlak / mutlağa yakın uygulanabilir metotlar, haritalar vardır. Mesela belli kaslarımızı geliştirmek için belli, salt egzersizler vardır. Dil konusunda da biraz daha komplike haliyle adımlar ve haritalar bellidir. Yapılacaklar belli, sıra belli, yardımcı kaynaklar, geri bildirim kanaları, hepsi belli. Ve bu haritalar eğitimde veya antrenmanda bir çok kişiyi A noktasından B noktasına kadar getirmiş olsa da, herkesin bölgesi, tecrübesi, şartları farklıdır. O haritayı biz daha zor bölgede uyguluyor olabiliriz. 9–6 çalışan, ve 2 çocuk annesi olan biriyle, işi gücü sadece eğitim olanla aynı bölgelerde haritayı uygulamıyor.
Önerilerim
Eğitim bağlamında Navigasyon ve Rota metaforuyla ilerlersek, A noktasından B noktasına kadar bana sunulan yolu haritadan takip ederken, bölgede, yani gerçek hayatta bir takım engelleriyle, stres faktörleriyle karşılaşıyorum. Mesela şu an yazılım öğrenmeye çalışıyorum ve günde en az 1 saat vaktimi harcıyorum. Zaten çok yoğunum, ve ayırdığım bu 1 saati en verimli nasıl uygulamaya çalıştığımı paylaşmak istiyorum burada.
1. Odak
Ayırabildiğim vaktim az. Dolayısıyla var olan zamanımı en vermli haliyle kullanabilmem için ful odaklı olmam gerekiyor. Bunun için Pomodoro tekniğini kullanıyorum. 25 dakika çalışıyorum, sonra 5 dakika dinlenip, devam ediyorum. Bu 30 dakikalık sürece 1 Pomodoro deniliyor. Yazılım için 2–3 Pomodoro ayırmaya çalışıyorum. Neden bu şekilde çalışıyorum? Çünkü bazen 1 saat ful odak zor oluyor ama dersimi parçaladığım zaman daha “sindirilir” oluyor.
Ben odağı bir de derin uykuya benzetiyorum. Derin uykuya dalabilmeniz için belli süre boyunca beynimiz belli dalgalardan geçmesi gerekiyor, yani bölünmemeniz gerekiyor. Mesajla, gürültüyle vs. bölünme olursa, süreç tekrar başa dönüyor. Bana göre odak da aynı şekilde çalışıyor. Pomodoro esnasında telefon, tablet ve bilgisayarım hepsi sessiz modunda. Eğer dışardaysam, bir kafede oturuyorsam, mutlaka dış sesleri iptal eden kulaklıklarımı takıyorum ve Endeluygulaması üzerinden Odak için tasarlanmış sesleri açıyorum. Çok işe yarıyor.
Önerim: Zamanınız sınırlı. Var olan zamanınızı verimli kullanabilmeniz için onu küçük parçalara bölün. Pomodoro yöntemini deneyin mutlaka. 25 dakika boyunca telefonunuzdan uzak durun.
2. Bilgi sentezi
Öğrendiğim her yeni bilgiye veya beceriye bilinçli yaklaşmaya çalışıyorum. Yani şöyle düşünüyorum “Ben bu bilgiyi/beceriyi X hedefim için diğer hangi bilgilerimle/becerilerimle sentezleyebilirim?”. Örnek vereyim. Hali hazırda yaptığım online eğitimlerim birçok becerim ve bilgim üzerine sentezlenmiş bir üründür:
Web site kurgusu (CSS, HTML).
UI & UX bilgisi.
LMS (Learning Management System) üzerinde sitelerin kurgusu ve inşaatı.
Sosyal Medyada bilgisi ve tecrübesi (burada yeni müfredatımı minimum düzeyde ölçüyorum).
Müfredat hazırlığı.
LMS’e video ve audio içeriklerin hazırlaması, aktarılması ve öğrencilere dağıtılması.
Videoların ve ses kayıtların NLP kurgusu.
Derslerin izlenme sürelerin takibi ve ona göre derslerin iyileştirmeleri
Performans Ölçümü (Ödev, Sınav).
Performans sonucunca Blockchain altyapısıyla sertifikaların verilmesi.
Vs.
Yeni öğrendiğim her bilgi ve beceri buraya bir bütüne hizmet etmek için ekleniliyor ve ben direkt hep çalıştığım hedefim doğrultusunda yeni beceriyi uygulamış oluyorum. Yazılımı öğrenirken de, bu bağlam üzerinden düşünerek öğreniyorum. Aklımda bir kaç çalışma var, dolayısıyla minik kodları bile öğrendiğim zaman, hedefimdeki bağlama göre pratiğimi yapıyorum.
Önerim: Öğrendiğiniz her neyse, uygulayacağınız alanınız net olsun. Alanınız güncellendikçe, bilginizi de ona göre güncellersiniz. Öğrendiğiniz her bilgiyi, konuyu belli bağlamlarda uygulayın ki, hem aklınızda kalıcılığı daha uzun olur, hem de ilgili alanınız üzerinden pratiğini yapmış oluyorsunuz. Haritanız ve Bölgeniz hep güncel kalır.
3. Uyku
Uyku konusunda çok hassasım. 3 senedir uygulamalarla takip ediyorum ve uyku verimlilik yüzdeliğimi hep iyileştirmeye çalışıyorum. Önceki blog yazımda paylaştım. Uykuya dikkat etme sebebim, öğrendiğim bilgiler ve beceriler beynimde oturabilmesi için, verimli bir uyku şarttır. Yeni bilgilerimiz uzun vadeli hafızamıza aktarma işlemleri hep gece oluyor. Uyku bir de çoğumuz için şarj olabileceğimiz tek zaman dilimidir. Bari onu iyi değerlendirmeye çalışalım. Uyku yoksa, öğrenmeyi bırakın, sağlığımızdan bile ciddi anlamda oluruz.
Önerim: Uykunuza aman dikkat edin. Ben uykuma dikkat etmeye başladıktan 1 ay sonra hem hafızamda hem de genel hissiyatımda ciddi iyileşmeleri gördüm. Akıllı saatleri kullanıyorsanız Sleep Cycle uygulamasını deneyin mutlaka.
4. Stres ve Yanlış algı Yönetimi
Stres için benim için iki çarem var:
Çok stresli veya sinirli olduğum zaman koşuya çıkarım. Çok işe yarıyor. Spor salonum hemen ofisimin yanında olduğu için hemen çantamı alıp, gidiyorum. Böyle bir imkanım olmadığı zamanlarda ise 1 saatlik yürüyüşe çıkıyorum. Kararımı veya cevabımı böyle durumlarda 1–2 saat sonra veriyorum.
İkinci çarem ise derin nefes almak. Bu konuda yakında ciddi eğitim almak istiyorum. Şu anki halimle dakikada 2 nefes alıp, vermeye çalışıyorum. Bu şekilde 5 dakika sonra kendimi gayet iyi hissediyorum. Bir de çalışma esnasında hep burnumdan nefes alıyorum. Bazen burnuma şeffaf horlama bandını takıyorum. Nefesimi çok iyi açıyor. Beynime ne kadar çok oksijen giderse, o kadar iyi hissediyorum.
Stresim genelde bir durumu yanlış algıladığımdan dolayı oluyor. Klişe bir şey söyleceğim “Her şey kafada bitiyor”. Basit bir örnek: Evden çıkıp, arabayla işe gidiyorum. Gayet sakin sakin giderken bir anda agresif bir şekilde önüme geçip, devam eden bir araba… Sinirlenmemek mümkün değil. Ve bu sinir, stres bazen bütün günümü etkileyebiliyor, ve yeni öğrendiğim konular veya beceriler tam oturmuyor.
Fakat, birkaç ay önce bir konferansta not aldığım bir tavsiyeyi uygulamaya başladıktan sonra artık sinirlendiğim, strese girdiğim çok ama çok nadir oluyor. Konferansın konusu İradeydi. Şimdiden yazıyım, konferansın dili Rusçaydı, o yüzden linkini paylaşamıyorum :) Şunu söylüyordu konuşmacı:
“Biz aklımıza gelenlerden sorumlu değiliz, biz cüzi irademizle aklımıza gelenleri sadece onaylamak veya reddetmekle sorumluyuz.”
Bu cümlesi bende çok ciddi bir ampül yaktı. Önüme hızla giren araba için aklıma gelen kötü düşünceleri kabul etmiyorum artık. Çünkü Haritamla Bölge arasında bir fark olduğunu düşünüyorum. Bu benim elimde. Olumlu alternatifleri düşünerek konuyu kapatıyorum. Aynı şey ilişkiler için de geçerli. Sırf bu düşüncem bir çok tartışmayı ve küskünlüğü ortadan kaldırdı.
Özet ve Önerim: Stres, aklımıza gelen olumsuz düşünceleri kabul etmemizden kaynaklanıyor. Çoğu zaman yanıldığımızı da sonradan anlıyoruz ama kendimizi tüketmiş oluyoruz. Sadece olumlu düşünelim, pozitif düşünelim demiyorum. Realist bir insanım. Ama çok fazla önyargıya sahip olduğumu, o yüzden insanlarla ilgili aklıma gelen ilk olumsuz düşünceyi kabul etmemeye çalışıyorum. Ve her seferinde “iyi ki kötü düşündüklerimi kabul etmedim” diyorum…