Daha verimli bir öğrenme süreci için ünlü fizikçi Richard Feynman şöyle diyor:
“Formülleri değil, prensipleri öğrenin. Ezberlemeyin, anlayın.”
Bu konuyla ilgili Feynman çok basit ama çok etkili bir öğrenme önerisi sunuyor:
Herhangi yeni bir şey öğrendiğiniz zaman, ne kadar anladığınızı ölçmek için hayali birine bu konuyu basit bir şekilde anlatmaya çalışın. Eğer basit bir şekilde anlatamıyorsanız, o konuyu tam olarak anlayamamışsınız demektir.
Ben de buna ek olarak şunu eklemek istiyorum:
İngilizce öğrenme sürecindeyseniz, yeni öğrendiğiniz gramer konularını hayali birine İngilizce anlatmaya çalışın.
Bildiğiniz kelimeler ve gramer yapılarını kullanarak, bunları sentezleyerek anlatmaya çalışın.
Kelimelerde takıldığınız zaman o kelimeyi Türkçe söyleyip devam edin. Burada önemli olan fikrinizi tamamlamak.
Daha sonra Türkçe çevirisine bakıp, tekrar İngilizce anlatın. Böylece hayali birine anlatarak konuyu ne kadar anladığınızı veya anlayamadığınızı ölçmüş olursunuz (Roberto Guzman - Ted Talk).
Bilgiyi algılama & içselleştirme yöntemleri ve verimlilik yüzdeliği:
• Bir bilgiyi okuduğumuz zaman, o bilgiden ancak %10 aklımızda kalıyor
• duyduğumuzda %20
• görsel olarak algıladığımız zaman %30
• hem görüyor hem duyuyor isek %50
• deneyimliyorsak %80
• bilgiyi başka kişilere öğretiyorsak o bilginin %90 aklımızda kalıyor (NTL Institute, 2000).
Bu oranlar, her ne kadar standart bir araştırmaya dayalı olmaktan ziyade kurumsal eğitim yaklaşımlarına referans olarak kullanılsa da, bilgiyi başkalarına öğretmenin veya açıklamanın öğrenen üzerinde güçlü bir pekiştirici etki yarattığı birçok araştırma tarafından desteklenmektedir (Fiorella & Mayer, 2013; Bargh & Schul, 1980).
“Öğretirken öğrenmek” (learn by teaching) veya “koruyucu/rehberlik etkisi” (the protégé effect) olarak adlandırılan bu olgu, kişinin kendini anlatırken kavramları daha derin şekilde işlemesinden kaynaklanmaktadır.