Dün bir takipçimden önemli bir konuyla ilgili bir mesaj geldi.
İş için bir ekiple yurt dışına gittim hiç İngilizce konuşmadım, tek başına fuarı gezdiğimde insanlarla konuşmaya çalıştım ve anlaştığımı farkettim, o heyecanla geri döndüğümde çalıştığım ortamda konuşmaya çalıştığım zaman birisi o cümle öyle değil böyle deyince şevkim kırılıp tekrar konuşmamayı tercih ettim…
Bu dertten muzdarip Türkiye’de çok fazla insan var. Şimdi bu problemi 2 şekilde ele alabiliriz.
İç etkenler, yani bizim psikolojik durumumuz
Dış etkenler — çevremiz
İç Etkenler
İç etkenlerde en önemli sebep bana göre mükemmeliyetçilik. Yani, ben en iyi seviyeye ulaşayım, daha sonra konuşmaya başlayayım...
Bakın, öğrenme sürecinde, her ne öğreniyorsanız, mükemmeliyetçilik sizin düşmanınız. Hata yapmaktan korkmayın. Hata müthiş bir şey. Her bir hatanızı hedef merdiveninizin birer basamağı olarak görün ve hatalarınızdan ders çıkarmayı öğrenin. Çok çaplı bir girişimci arkadaşımdan hayatımda aldığım en değerli tavsiyesi şu oldu
‘Hızlı gelişebilmen için olabildiğince çok hata yap’.
Özel ders verdiğim 1500 deftere, yani şirkete bakan Mali Müşavir bir öğrencim vardı. Bana bir gün dolabına, yani defterlere bakarak dedi ki, bak hocam, bu iş insanların arasında sadece %10’u okul okumuş insanlardır. Bu 1500 kişinin ortak noktası zeka değil, yaptıkları hatalardan hızlı ders çıkarıp, yollarına devam etmektir. Defaatle batan şirketler var, ama şu an dümdüz ayaktalar ve işlerine devam ediyorlar.
Özetlemek gerekirse:
Hata yapmaktan, konuşmaktan korkmayın
Mükemmeliyetçi davranmayın. Söylediğiniz kelime veya kalıp anlaşılmıyorsa, not edin, doğrusunu öğrenin ve bir sonraki konuşmanızda veya yazınızda doğru haliyle kullanın
Dış etkenler ve çevremiz
Türkiye’de, veya türklerin yanında İngilizce konuşmak bazen gerçekten çok zor olabiliyor. Sebebi - herkes hoca, herkes kendi 5 kuruşunu eklemeye çalışıyor. Yapıcı eleştiriye amenna, bir sözüm yok. Ama hele ki kurumsal hayatta, bak bu böyle söylenmez, bak bu cümle hatalı, bak must kullandın have to olacaktı. Ya arkadaş, yabancı müşteri bölmeden, veya ‘ben burayı anlayamadım’ demeden diyaloğumuza devam etti, gayet güzel anlaşıldık. Must mı have to mu, present perfect mi past perfect mi ne fark eder. Bunlar küçük şeyler. Yabancılar da bunları çoğu zaman önemseden kullanıyor. Anlaştık sonuçta.
Yapıcı eleştiriyse, dediğim gibi kabul. Ama bu tarz eleştiriler genelde sert oluyor, sert oluyor derken sizi küçümsercesine bir söylemle oluyor. Ve genelde bu tarz eleştiriler kimden çıkıyor biliyor musunuz? Hani meeting’i set edenler var ya… Veya product lauch tarihimizi update etmemiz gerekiyor şeklinde konuşan tiplerden geliyor.
Kurumsalda birkaç sene çalışma fırsatım oldu. Gördüm bu arkadaşları. Lugat’la vurasın geliyor bazıların kafasına. Niye böyle konuşuyorsun sorduğum zaman da, diyor ki, Türkçesi aklıma gelmiyor. Yahu be günde 5 dili hem yazılı hem sözlü kullanıyorum, hiçbiri karışmıyor… Ve en komik ne biliyor musunuz? En çok yazılı ve sözlü hataları da kendileri yapıyorlar.
Yabancı bir şirkette tercüman olarak 3 sene çalıştım. Departmanlarda böyle konuşan havalı birkaç arkadaş vardı. Yeni İngilizce öğrenmeye çalışan bir mimarı da sürekli düzeltmeye çalışıyorlardı. Sonra beni tüm maillere CC’ye almaya başladılar, yani onların tüm yurt dışı yazışmalarını takip etmeye başladım. Felaket! Gramer yerlerde. Yabancılarla Zoom toplantısını yapıyoruz, birçok kelimenin telaffuzunu yanlış yapıyorlar. Ama! Karşıdaki kişi gayet net anlıyor ve birkaç milyon dolarlık anlaşmalara imza atılıyor. Neden?
Çünkü yabancılar sizin gramer hatalarınıza bakmıyor. Konuya ne kadar hakimsiniz, mesajınızı basit ve anlaşılır şeklinde aktarabiliyor musunuz, fikrinizi örnekleriyle destekleyerek iletebiliyor musunuz o önemli onlar için. Ki zaten genelde konuştuğunuz yabancılar da İngilizce’yi sizin gibi sonradan öğrenmiş insanlardır ve hatalarınızı farketseler de anlayışla karşılıyorlar. Bundan emin olabilirsiniz.
Siz örneğin, Türkçe konuşmaya çalışan yabancı bir yatırımcıya şöyle der misiniz: ‘Ya arkadaşım, edatlar yerlerde, edilgenleri ettirgenlerden ayırt edemiyorsun, mış’li geçmişi dı’li geçmişiyle sürekli karıştırıyorsun. Kusura bakma senle çalışamayız.’ :)
Bu konuyla ilgili başka bir anekdotumu paylaşmak istiyorum. Birkaç ay önce AI yazılımla ilgili danışmanlığa, ve bir fikre ihtiyacım vardı. Beni San Fransisco’da 15 senedir bulunan girişimci Türk bir hanımefendiyle tanıştırdılar. 37 yaşında, birkaç milyon dolarlık bir şirketin sahibi, danışman ve Elon Mask gibi ünlü girişimcileri ve bilim insanları tanıyan ve onlarla yakından sohbet eden bir insan. Toplantımızın sonunda bana ne dedi biliyor musunuz? Dedi ki ‘Ya Rüstem, bir şey itiraf edeyim, Türkiye’ye geldiğim zaman yanımda Türk olduğu zaman İngilizce konuşmaktan utanıyorum…’Düşünsenize… Bu kadın senelerdir Amerika’da, ünlülerle içli dışlı, orada iletişim konusunda hiç problem yaşamazken, burada konuşmaktan çekiniyor çünkü mükemmeliyetçilik baskısı var. En basitinden şu gelebilir ‘Nasıl ya, Amerika’da yaşayıp, hâlâ Amerikan aksanıyla konuşamıyor musun…?’
Aklıma gelmişken, son bir şeyi daha paylaşmak istiyorum. Geçen sene Rusya’da Sosyal Medyada en iyi İngilizce hocası ödülünü almış bir hanımefendiden bahsetmek istiyorum. Kendisi 10 seneden fazla Amerika’da yaşadı, sonra İngiltere’ye taşındı. Eşi de Amerikalı. Bir gün ‘itiraflarım’ adı altında bir video paylaştı. Orada şunları anlattı: dedi ki, ‘bakın, zannetmeyin İngilizce hocaların çok iyi İngilizce bildiklerini ve hatasız konuştuklarını. Ben Amerika’da yaşıyorum ama hâlâ bazı şeyleri anlamakta zorluk çekiyorum. Anlayamadığım kitaplar ve filmler oluyor. Telaffuz konusunda da bazen sorun yaşayabiliyorum. Ve bu gayet normal.’
Özet:
Mükemmeliyetçilikten uzak durun. Hatalarınızdan ders çıkarın. Hata yaptığınız kelimelerle ve kalıplarla ilgili bol bol cümle yapın.
İngilizce’yi bir amaç olarak görmeyin, yabancı dil sizin hedeflerinize hizmet etmesi gereken bir araçtır.
Çevrenizde sizi eleştiren insanların da çok fazla hata yaptıklarını unutmayın. Siz kendinizi geliştirdikçe onların da hatalarını farkedeceksiniz.
Yabancılar hatalarınıza değil, konuya ve mesajınıza odaklılar. Siz mantık çerçevesinde argümanlarınızı örnekleriyle destekleyerek fikrinizi aktarıyorsanız, gramer hatalarınızın hiçbir önemi yok.
Discipline and perseverance and immersion.